28 Aralık 2011 Çarşamba

Yeni yıla ithafen


Kalın bir sis tabakasının hakim olduğu günden yazıyorum şu anda.     Bugün bittiğinde yarın için daha heyecanlı olacağım çünkü yarın yıllık iznimiz için Türkiye'ye gidiyoruz.Yine tüm yükümüz ile yollara düşeceğiz. Bu sefer fazla eşyalarımızı da yavaş yavaş götürmenin derdine düştük. Yoksa kişisel eşyalar öyle fazla değil. Bavul yerleştirme sanatımızı konuşturmanın vakti gelmiş de geçiyordu. Hem zevk ve neşe; hem stres ve telaşla karışık bir hazırlanma oluyor her zamanki gibi. Bir ton hayal de bana eşlik ediyor, böylece ağırlığım artıyor. 

Yeni bir yıla girmeye çok az kaldı. Geçen sene yine yeni yılı evimizde kutladık, bolca gülümsemeyle ve orada olmanın mutluluğuyla. Bu sene de yine Türkiye'de olacağımız için seviniyoruz bolca. Bu sefer değişiklik yapıp dışarı çıkacağız bakalım. Heyecanla bekliyorum:)

Bu yıl sağlığın ne kadar mühim olduğunu daha da iyi idrak ettik ailecek. Şimdi biraz daha farkında olarak yola devam ediyoruz. Şükretmek ne kadar mühimmiş onu da anladım yine bu sene. Bu sıralar durmadan şükrediyorum. Yine her zamanki benim aslında, hala sıra dışı mucizeler bekleyen örneğin Narnia'daki gibi başka bir dünyaya açılan kapıyı keşfetme hayali kuran, aklı kitaplarda kalemlerde, çocuk gibi oyun delisi olan biriyim yine hayatın bana kattığı her şeyin yanında. Önümüzdeki sene de böyle olacağım biliyorum. Yine istediğim milyon tane şey var, uzun sayfalarla liste haline getirebileceğim. Ama sonra durup düşünüyorum ve aslında hiç bir şey istemiyorum diyorum. Ben böyle çok mutluyum. Tek istediğim sevdiklerimin yanımda olması, sağlıklı olmamız ve mutlu olacak ufak sebepler bulabilmemiz. Bunlar olduğunda diğerleri zaten yanında  hediye olarak geliyor. 

Yeni yıl için sağlık dışında dileyeceğim yegane şeyin ismi herkes tarafından teoride bilinen ama pratiğe dökülmekte çok zorlanılan bir şey; adı sevgi. Sadece yanımızdaki yakınımızdakini sevmekten ibaret olmayan, herkesi ve her şeyi kapsayan bir sevgi. Biliyorum bunu bilmek, uygulamak, içimizdeki karanlıkta bulmak epey zor olsa gerek;ama yapmamız şart. Günden güne kötüye gidiyoruz çünkü. Tahammülsüz, hoşgörüsüz, ön yargılı ve bencil insanlar topluluğu olduk iyice. Herkes surat bir karış dolaşıyor, bazıları da göstermemek uğruna yapmacık mutlu maskelerle fink atıyor. Koca koca adamlar birbirlerine küfrediyor, ağız dalaşı yapıyor, yumruklaşıyorlar mecliste; sanatçılar sanat yapmaktan başka her şeyde muktedir; gençler sanki bu zamana ait değil gibi dolaşıyorlar ortada her şeyden bir haberler; kadınlar kızgın, öfkeli ve aynı zamanda ayrık otu; çocuklarsa hep arada kalan taraflar, mutsuz ve şiddet eğilimli. Oysa bize hep sevgiyi öğretti aslında anneannelerimiz,babaannelerimiz,dedelerimiz ve ebeveynlerimiz,öğretmenlerimiz. Biz hiçbirini can kulağı ile dinlememişiz meğer. Şimdi herkes sadece kendini düşünür oldu. Ben 2012 de bu zavallı hali üzerimizden söküp atabilmeyi diliyorum. Biz daha mutlu, anlayışlı, sıcak ve dürüst bir hayatı hak ediyoruz insanlık olarak. Bu dair inancım ve umudum asla tükenmeyecek!


15 Aralık 2011 Perşembe

L'essentiel est invisible pour les yeux


Adieu; dit le renard. Voici mon secret. İl est tres simple: on ne voit bien qu'avec le coeur. L'essentiel est invisible pour les yeux.


Elveda der tilki. İşte benim sırrım, çok basit: sadece kalbimizle iyi görürüz. Esas olanı gözler göremez.

Bugün günlerden bulut ama ben denizim



Bu sıralar her güne isim vermeye başladım, günün nasıl başladığına göre veya kafamda o günü tanımlayabilecek doğal koşullara göre. Zaman zaman böyle oyunlar yapmayı severim kendim için. Bugün bulutlar çok kasvetli, koyu gri ve yoğun. Ofisteki masamdan dışarı baktığımda ilk dikkatimi çeken şey bulutlar ve sonrasında çimenlerin rengi. Klimanın sesi ve klavyenin tıkırtıları dışında şu an pek sessiz etraf. Böyle olmasını seviyorum. Fakat bir şey yazmam gerektiği zaman bütün seslerin bir araya toplanması çekilmez bir durum. Bana özel senfoni hazırlıyorlar sanki.

Denizi ve kokusunu özlediğimi fark ettim bugün gördüğüm bir fotoğrafla. Sanırım en büyük hayalim penceresinden denizi görebileceğim bir evimin olması. Yataktan kalktığımda, kitap okurken, bulaşık yıkarken ve kahvemi yudumlarken göreceğim yegane şeyin deniz olmasını istiyorum. Muhtemelen çok pahalı bir istek bu aslında, çünkü görüp beğendiğim tüm fotoğraflarda evler şato gibi ve  son derece lüks;yine de hayal etmeye devam edeceğim.

Yazıya ara verip yeniden devam etmek zorunda kaldığım için kafamı pek toparlayamıyorum. Bilgisayarımda yüzlerce dekorasyon ve hobi fotoğrafları var. Hobilerden çoğu hep yapmak istediklerim. Fakat bunları ne zaman yapabileceğime dair bir fikrim bile yok. Her akşam işten çıkmadan evvel şunu yapmalıyım diyorum. Eve gidip yemek, bulaşık ve kahve seansından sonra yorgun düşüp televizyon karşısında uzanıyorum. Bazen kitap okuyabiliyorum, ama eskiden günde bir kitap bitirirken şimdilerde 10 sayfayı bile 2 günde okuyabiliyorum çünkü hemen gözlerim ağırlaşmaya başlıyor. Bunca biriktirdiğim şeyi kullanabilmenin bir yolu olmalı. İnsanlar nasıl oluyor da hem ev işleri, hem çocuk, hem iş hayatını ve diğer şeyleri bir arada yürütebiliyorlar bazen anlayamıyorum. Kadınlar gönüllü köleler bence bu hayatta. Yine de kadın olmayı seviyorum tabii ama çoğu zaman erkek olsaydım keşke diye düşünüyorum. Yine de şükretmeyi biliyorum. Her gün ne olursa olsun hayallerime yenilerini eklemeye devam edeceğim. Elbet günün birinde içlerinden gerçekleştireceklerim olacak..Siz de bazen umutsuzluğa düşerseniz kendinize iyi telkinlerde bulunun. Emin olun sürekli olumsuzlukları düşünmek insanı daha çok üzüyor. Biraz polyannacılığın kimseye zararı yok!

10 Aralık 2011 Cumartesi

Hadi Charlotte'a oy kullanalım


 Prensesim bize ilk geldiğinde işte böyle minişti. 

 Birlikte böyle uyuyoruz kimi zaman ama genelde ya göbeğime ya sırtıma yatıyor:)

 Pencereden dışarıyı izliyoruzz birlikte. Kuşları görünce o da viik viik sesler çıkartıp eşlik ediyor kendince.


Tabi bir de böyle şebek halleri var tüm kedilerde olduğu gibi. Bu pozisyonlarda onu muncırmaktan öldürebilirim diye düşünüyorum:):)


 Bu da ben onunla konuşurkenki bakışı. Ne demek istiyorsun şimdi sen bana diye bakıyor:)


Yiğitle aşk yaşıyorlarken:)



Benim pamuk prensesim Charlotte'u Pet Star 2012 yarışmasına kayıt ettim. İlk defa böyle bir şey yapıyorum. Deli gibi heyecanlandım inanın!.Kimbilir belki de kazanırız:)Umut etmesi de güzel.

O benim aşkım. Böyle delicesine kedilerine ve köpeklerine tutkun olanları pek anlamazdım önceleri yani anlamıyormuşum aslında onu farkettim. O hayatıma girdikten sonra bambaşka şeyler oldu. Onun sıcaklığı sevecenliği komiklikleri bana büyük mutluluk verdi. Yemeklerimden ona ayırmak, nerede diye düşünmek, mutlu mu sıcak mı diye onu merak etmek başlıca görevlerimden oldu. O da beni annesi sanıyor herhalde. Beni sevdiğini anlamak öyle güzel ki. Onunla uyumak, yemek yerken başında durmamı istemesi, ona seslendiğimde cevap vermesi, onunla konuşurken beni dikkatle dinlemesi inanılmaz. Bir kedi bu kadar mı insancıl olur. Maşallah benim güzel kızıma. 

Ne versek yiyiyor artık. Kediler pilav yemez derler ya bizimki koca tabağını bitiriyor. Evde yemek kalmadığında ona brokoli bile haşladım yedi:)Yemek yerken zevkten dört köşe oluyor, ağzını şapırdatıyor ve inanamazsınız yemeği genellikle ağzıyla değil patileriyle aynı bizim gibi yiyiyor. Patilerini elleri gibi kullanıyor. Hatta bir videosunu da çektim yakında paylaşacağım. Saklandığımızda ona ceee yaptığımızda oyun olduğunu anlıyor ve katılıyor bize. Her saklandığımız yerden çıktığımızda bize komik sesler çıkartıp eşlik ediyor. Ona öyle alıştım ki, öyle çok seviyorum ki. O benim en iyi arkadaşım. Minikliğinden beri benimle uyuyor. Yiğite de ayrıca aşık. Önceleri ona daha düşkündü ama şimdi beni daha çok seviyor:):):)

Belki bir şansımız olur da kazanırız kimbilir. Kazanırsak onun fotoğrafının olduğu bir takvimimiz olacak belki bir de kedi bakım ürünleri olan bir sepetimiz. Öyle yazıyor yarışmanın sayfasında. Bakım ürünlerine inanılmaz ihtiyacımız var aslında. Çünkü burada hiç öyle şeyler yok. Yemek ve kum bile bulmak o kadar zor ki. Yine de onun için en güzelini ve iyisini yapmaya çalışıyoruz. Çünkü onu çok seviyor ve ailemizin bir üyesi olarak kabul ediyoruz. Umarım siz de onu çok seversiniz:)

 Yiğitle en sevdiğim pozlarından biridir bu poz. Sanmayın biz koyduk onu oraya, geldi kendi kıvrıldı. Tamamen doğal yani:)




 Burada da fas'tan yeni döndüğümüzde hasret giderirken görüyorsunuz bizi. Koynumda nasıl da horul horul uyuyor pamuk..


OY KULLANMAK İÇİN LİNK: http://apps.facebook.com/petstartakvimi/fotograflar/charlotte--7