18 Nisan 2017 Salı

Renkler, çiçekler, memeler

Hayat olanca hızıyla akmaya devam ediyor bizim buralarda da. Akıyor ve içinde bizi de sürüklüyor yeni maceralara, kimi zaman istekli kimi zaman zorla. 

En güzeli de ne biliyor musunuz? Bahçemde tazecik sebze meyvelerin olması ve iyi kalpli komşularımın mis kokulu çiçekler taşımaları bana. Evim buram buram gül kokuyor şimdi. 

Bebek büyüyor, büyüyoruz birlikte. Eşim dedi ki bugün; eskiden her gün ağlıyordun şimdi hiç olmazsa üç günde bir ağlıyorsun:)

Öyle evet halen ağlıyorum. Bazen ileriyi düşünüyorum, oğlumun büyüdüğünü; ağlıyorum. Kimi zaman onsuz olacağım zamanları düşünüyorum ağlıyorum, bazen korkuyorum ağlıyorum. Ağlamak için o kadar çok nedenim var ki bu sıra. Bazen sırtım çok ağrıyor ağlıyorum hatta bazen sebepsizce tontik yanaklarına ve büzüşen dudaklarına bakıp ağlıyorum. Sonra o ağlarken de ağladığım zamanlar oluyor. Yani ben hamile kaldığımdan bu yana mütemadiyen ağlıyorum. Ama diyorum ki zaten ağlamak eski bir alışkanlık bende!


Renkleri görmeye başladı bizim küçük böcek. Takip etmeye başladı. Çiçekleri seviyor anladığım kadarıyla. Bir tane oyuncak baykuşumuz var böyle anakucağına asılan, onu seviyor, müzik çalıyor diye hoşuna gidiyor. Vuuu vuuu diye diye ona sesleniyor. Henüz eliyle tutamıyor sadece istemsizce elini sallarken çarpıyor. Kafasını çevirmeye de başladı. Biliyorum ileride bu yazdıklarımı okuyup yeniden ağlayacağım çünkü o zaman tosbik kaplumbağam kocaman olmuş olacak. 


Annem döndü, yalnızım. O döndükten sonraki ilk gün tamamen fiyaskoydu bence. Odalarındaki kokuları bile dokundu bana o gün. Şimdi oraya girmedim daha ama sanki üst kattalarmış gibi geliyor bazen, öyle düşünüyorum yorgunluk ve sinir zamanlarında. Annem ne çok destekti. Ama kocam da öyle. Onun evde olmasına her gün dua ediyorum. Annem buradayken çok yoruldu, kadıncağız miguel gibi devamlı yemek yap, sil, süpür, çamaşır yıka, çocuğu oyala modundaydı. Ama şimdi evlerine gittiğimizde hemen çocuğunu kucağımıza tutuşturan insanları daha iyi anlıyorum çünkü aynını ben de yapmak istiyorum. Birisi 5 dk tutsa ohh iyi geliyor. Tan oğlan zor bir bebek değil ama anası gibi damarı var kanımca. Birkaç gündür öğlenleri uyumuyor, hal böyle olunca uyku başına vurup huysuzlanıyor tabi. Genelde geceleri kütük gibi uyuyorum. Öyle ki çıt sesine uyanan ben-ki bebekle ilgili her çıta uyanıyorum ilginçtir- etraftaki seslere tamamen kapalıyım. Bu içgüdüsel olay çok acayip. 

Şimdi sıra geldi kutsal memelere:)

Oy oy meğer bu memeler nelere kadirmiş. Sütüm yavaş yavaş çoğalıyor. Henüz hala öyle sağayım da kenara kaldırayım durumuna gelmedim. Sadece açlık durumlarında emiyor tosbağacan. Belki de ben bilemiyorum organize olmayı ama sağdığım zamanlarda da bir sonraki öğünde hemen veriyorum sağdığımı. Bu bloğu ana oğul bloğu haline dönüştürmek istemesem de yazıyorum içimden gelenleri lütfen kusuruma bakmayın:)

Malum evimiz şehre biraz uzak, e etrafta arkadaş da yok çok konuşacak bu yüzden yazmak -artık nadiren de olsa- iyi geliyor. Bir nevi dertleşmece. 

En anaç arkadaşım bile çocuk olayının ne kadar zor olduğunu söylüyor ki ben ilk haftada ah uhlamaya başlamıştım. Hakikaten sabır işi. Sabrın ötesinde alışmak çok önemli ve kabullenmek. Artık hayatının farklı bir yöne döndüğünü, eskisi gibi olamayacağını kabullenmek gerekiyor. Bunu arkadaşım ilk söylediğinde ağız burun kıvırmıştım neden hayatım eskisi gibi olmasın diye. Ama gerçekten olmuyor. Ne kadar artislensem de olmuyor bu bir gerçek. Daha güzelleşiyor deyip ahkam kesmeyeceğim çünkü öyle yazanlara sinir oluyorum. Evlat elbette ki güzel ama ufakkenki zamanları gerçekten zor. Gülüşleri, oyunları insanın içini kıpır kıpır yapıyor. Bir de o ağlayınca gerçekten memelerim sızlıyor. Yine geldik memelere:) 

Ne söylediyse yutar insan bu çocuk konusunda. Nenem 'çocuklu dostun başına kustum' dermiş. Evet anlaşılabilir bir cümleymiş. Şimdi ben de birileri için çocuklu dostum artık:) Ben gerçekten çocuklu ortamlardan çok haz etmezdim ki hala etmiyorum ama şimdi çocuklu olduğum gerçeğiyleyim. 

Mutlu ve sakin kalabilmeyi bir şekilde başarmaya çalışmak lazım. Aslında basitmiş öyle diyorlar ama onlara kesinlikle şapka çıkartmak lazım. Artık çocuk konusunda çoğu insanın artistlik yaptığını, yalan söylediğini biliyorum. Millet birbirine hava atmak veya mükemmel olduğunu kanıtlamak için sallıyor da sallıyor. Tabi biz aman terler üşür daha küçük diye en ufak rüzgarda bile dışarı çıkartmaya korkarken, el kadar bebeyle dünya turuna çıkanlar da var. 

Bir de seni sınayanlar var, nasıl gidiyor bakalım annelik diyerek? Onlara canım cicim yapmak şart. Çok söylenirsen aaaa diyorlar geçer geçer. Nabza göre şerbet vermek şart. Yani toplumumuz hep her şeyi başaran mükemmel analar olmamızı istiyor. Kır dizini otur çocuğuna bak evini de temizle yemeğini de yap gibi. Ben valla yapamıyorum. Her birini ayrı zamanlarda yapıyorum. Kimse benden hünkar beğendi de istemiyor hoş ama birini yapıyorsam diğeri kalıyor. Bu ara mottom 'bırak evi bok götürsün'. Tabi çocuklu ev deyip elime ikidebir süpürge almışlığım da var yalan olmasın. 

En çok Cezayir'deki başıboşluğumuzu özlüyorum. Her konuşmada hop sigara yakıverişimizi, içlendikçe içebildiğim zamanları, kitap okumaktan sıkıldığım anları, yapacak bir şey bulamayıp pöfürdendiğim o zamanları. Cezayir'in kara kaşı kara gözü değil yani içinde yaşadığımız anlarını özlüyorum. O anların rehavetini, uyuyabilmeyi, uyanmak istemeyip güne geç katılmayı, deli deli yemek yapmayı, çok çok yazmayı, bol bol fotoğraf çekmeyi.

İçinde bulunduğumuz her an çok kıymetli aslında. Gelen gideni aratır derler ya öyle oluyor gerçekten. Hep arıyoruz eski zamanları. Şimdi evet çekirdek aileyiz maşallah mutluyuz sağlıklıyız ama o zamanların da tadı başkaydı. Henüz geri gelmeyeceklerini kabullenmek için sanırım daha zamanım var. 

Bahar geliyor. İzmir'de dereceler gün be gün yükseliyor. Kuşlar cik cikledikçe, eve güneş değdikçe huzur geliyor içime. Oğlum da artık mini mini şeyler giysin istiyorum şöyle şortlar tişörtler tulumlar. Büyüsün bana annemmmmmm desin istiyorum böyle kalbinin taaa içinden. Bana baksın boncuk boncuk sonra kocaman sarılsın annemmmm diye. 

Hadi ben kaçtım. Oğlan uyanmadan bir tarhana karıştırayım. Dünden kalanları yeriz yanına en azından çorba yapacak zamanım olsun hemen uyanmasın:)

Ne zaman bilmem ama yine yazarım ben, inşallah başka konularda da yazarım...

Sevgiler herkese bizden.